18 Ekim 2007 Perşembe

KÜLTÜREL ÖZELLİKLER

Antalya'da Evlenme Törenleri:Evlenmeler, yurdun her yöresinde olduğu gibi Antalya'da da önemli bir olay sayılır. Eskiden Antalya'da da evlenmeler, istisnalar dışında genellikle görücü usulü ile yapılmaktaydı. Evlenme çağına gelen gençlerin (bu çağ genellikle askerden dönüş yılıdır) "mürüvvetini" görmek, ana babanın tek emelidir. Bazen oğullarının evlendirilmesi için çok büyük borç altına girmekten çekinmezlerdi. Bugün yapılan düğünlerde aşağıda söz konusu edeceğim pratiklerden bazıları halen yapılmakta, bazıları ise tamamen unutulmuştur. Bekâr gelinlik kızlar saçlarını hiç kestirmezler. Böylece diğerlerinden kolayca ayırt edilebilirler. (İlçe Merkezi- Uzunlar Köyü- Şeydiler Köyü)Evlenmek isteyen delikanlı bu isteğini ya anasına söyler ya da erkek arkadaşlarının babalarına söyler, onlar da oğlanın babasına söylerler. Oğlan doğrudan babasına evlenmek istediğini söyleyemez. Evlenmek isteyen delikanlı, işleri gönülsüz yapmaya başlar, akşamları eve geç gelmeye başlar. Böylece evlenmek istediğini anlatmış olur.
KIZ İSTEME (KIZ BAKMA): Askerden dönen oğlu bir aileyi geçindirecek kadar para kazanabileceği bir iş sahibi oldu mu, artık analar oğullarının mürüvvetlerini görmek isterlerdi. Bunun için oğlan anaları, en yakın ve samimi dostları arasından iki kadın seçerek üç kişilik bir görücü topluluğu halinde, bütün akrabalarının da fikirlerini alarak, bilgili becerikli ve eli çabuk bekâr genç kızı olan eve, tanışsın tanışmasın kız görmeye giderlerdi. Bazen gitmeden önce bu kızlar hakkında yakın arkadaşlar aracılığı ile bilgi toplanırdı. Bir günde iki-üç kız görmek için ziyaretler yapılırdı. Bu ziyaret sırasında kız evinde yapılan karşılama, kızın konuşma ve hareketleri dikkatle izlenir; hatta karşılama ve uğurlama sırasında kızın nefesinde ve vücudunda hoş olmayan bir koku olup olmadığını araştırmak için kıza sarılarak öperlerdi. Eskiden ayrıca, çevrelerinde kız bulamayan görücüler yakın köylere kız görmeye giderlerdi. Buradaki evlenme çağında kızları bulunan evleri bulmak için hiçbir kimseye danışmaya gerek yoktu. Zira bölgeye özgü töreler içinde belki de en ilginci, özellikle Alanya, Manavgat, Serik ve Eşen bölgelerinde, evlerin bacalarına, damlarına evlenme çağında bulunan kız sayılarına göre boş şişe koyma geleneğidir. Şişeler yatık ise kızların dul: kırık ise, kızların evlenmiş oldukları anlaşılırdı.Yapılan bütün ziyaretler sırasında görülmüş kızlar içinde bir tanesi üzerinde karar verilir; görülüp beğenilen kızın ailesine durum birkaç gün içinde bildirilirdi. Karşılıklı bir anlaşmaya varılırsa kız ailesinden istenirdi.
NİŞAN TÖRENİ: Söz kesme töreninden sonra sıra nişan törenine gelir. Bu tören, iki tarafın anlaşmasına göre yapılır. Basit olarak, aileler arasında, sade bir tören olacağı gibi, bir nişan balosu da olabilir. Göreneğe göre, nişan için bir salon tutulur. Sadece kadınlar toplanır. Nişan olacak genç kızı, yüksekçe bir yere oturturlar. Her iki tarafın akraba ve dostları bu törene davetlidirler. Bu merasime oğlan evi ve misafirlerinin topluca gelmesi ve kız evi ile akrabaları tarafından karşılanması adettendi.Çalgıcılar, düğün salonunu görmeyecek bir şekilde yerini alır. Genellikle bu tören gündüz geniş bahçelerde yapılırdı. Herkes oynar, oyunlar genellikle hareketli ve tek olarak oynanan yerli danslardır. Bu arada yaşlı hanımların oynadığı zeybek de oldukça ilgi çekicidir. Eğlencenin sonuna doğru nişan merasimi yapılır. Müzik eşliğinde kayınvalide yüzüğünü ve kendi nişan hediyesini takar. Arkasından bütün oğlan evi hediyelerini renk renk kurdele ile takarlar. Sıra kız evine gelir. Onlar da nişan hediyelerini takınca artık nişan takılan genç kızın oynaması gerekir. Bu esnada bütün gözler ondadır. Çünkü bütün kolları boynu, parmakları, göğsü çeşit çeşit altın ziynetlerle doludur. Ayrıca altın yerine o sırada tedavüldeki kâğıt paralar takanlar da bulunur. Bu merasim bitince, tören de biter ve kız evine gider. Bütün bu takılan eşyaların saklanması gerekir. Takılan her hediyenin kimin tarafından takıldığı öğrenilir. Çünkü takılan bu hediyeye, yeri ve zamanı gelince karşılık vermek adettir. Nişanlanan gençlere bundan sonra yavuklu denirdi.Yukarıda anlatılan nişan törenleri bugün genellikle erkekli kadınlı toplulukların katıldığı balolar şeklinde de yapılmaktadır.
KINA GECESİ: Kız Hamamı merasiminin yapıldığı günün akşamı kız evinde kına gecesi yapılırdı. Eskiden mutlaka yapılması gereken "Kına gecesi" eğlencesine günümüzde pek sık rastlanmaz.Bu gecede yerel çalgıcılardan faydalandırdı. Bu bir ud, zil ve delbektir. Kız evinin davetlileri kızın evinde, kız evi müsait değilse, kararlaştırılmış bir başka evde toplanırlardı.Davetliler toplandıktan sonra gelin giyinmiş ve süslenmiş bir halde sağdıçla birlikte sağdıç önde. Gelin arkada içeri girerler. Bu arada çalgıcılar karşılamaya uygun türküler söylerlerdi. Gelin odaya girince bütün genç kızlar "gelinin ağırlığı basmasın" diye ayağa kalkarlar. Gelin sağdıcın önderliğinde, önce annesinden başlamak üzere bütün büyüklerin elini öper. Daha sonra kendilerine ayrılan biraz yüksekçe yere sağdıçla beraber oturur.Kına gecesine başkanlık eden kadın (genellikle kız evinin en yakın akrabası, komşusu olabilir) "Yavrum kızlar!" diyerek ortaya çıkar; "Yavrum kızlar, gelinler... Ne duruyorsunuz? Ölüye giden ağlar, düğüne gelen oynar Hadi çıkın ortaya!" vb. sözler söyleyerek kızları oyuna kaldırır; bu kadar aynı zamanda, kaldırdığı kişilerin oynayacağı oyunları öğrenerek, eğer çalgıcılar kapalı bir yerde çalıyorsa, çalgıcılara oyunların adlarını söylerdi.Oyunlar ve eğlenceler yatsı ezanının okunmasına kadar devam ederdi. Yine düğüne başkanlık eden kadın. "Kızlar!.. Hanımlar!.." diyerek yine ortaya düşerdi. "Ne duruyorsunuz, erkekler yatsıdan çıktı. Kızlar, kınayı getirin de yakalım."Gelin, odanın ortasına alınıp bir sandalyeye oturtulur; başı tam ( yani başından bir evlilik geçmiş ve kocası ölmemiş) bir kadın kına yakması için çağırılırdı. İnanışa göre, kınayı başı tam olmayan biri yakarsa, yeni gelinin de başı bozulur."Başı tam" kadın gelinin yanına gelir ve kına türküsü ile kına yakılma töreni başlardı. Gelinin sağ eli yukarıya kaldırılır, küçük serçe parmağına kına konur ve al bir bezle bağlanırdı. Gelin ağlamaya başlar ve onu yakınları izlerdi. Gelinden arta kalan kınadan genç kızların başına da sürülür veya küçük parmaklarına "Darısı sizin başınıza" diyerek yakılırdı. Bu arada etrafını çeviren kızlar şu türküleri ve manileri söyleyerek gelini aralarına alarak oyuna kaldırırlardı.
DÜĞÜN: Damat ve kız evi tarafından önce aralarında düğün günü ve yeri kararlaştırılırdı. Düğün yapılacak yerin sahibi ile gerekli görüşmeler yapılır; bu yer kiralanırdı. Düğünler eskiden bayanlar ve erkekler arasında ayrı ayrı yapılırdı. Düğün evinin kapısında, kız ve damat evinden görevli birkaç erkek, güvenlik ve düğün salonundan gelecek ihtiyaçları karşılamak üzere hazır bulunurlardı. Düğüne gelen hanımlar, girişte, damat ve kız evinin hanımları tarafından karşılanır, yakınlarının bulunduğu masalara götürülürdü. Misafirlerin beraberlerinde getirdikleri yaşı geçkin çocuklar, annelerinin karşı koymalarına rağmen düğün salonuna alınmazdı. Düğünlerde bekâr genç kızlar allanıp süslenerek, konuşmaları ve işveleriyle bekâr oğlan analarının dikkatlerini üzerlerine çekmeye çalışırlardı.Her düğünde, gelenleri uygun bir şekilde salona oturtan ve müzik başladıktan sonra onları sıra ile oyuna kaldıran bir hanım çengi bulunurdu. Bu çengi hanıma bazı misafirler kimi kaldırabileceği ve gizli becerisi olanları bildirirlerdi. Oyuna kaldırılan kızların başından çevrilen paralar bahşiş olarak çalgıcılara verilirdi. Düğünde yeni insanlarla tanışılır; bazen bu yeni tanışmalar, yeni bir düğün için başlangıç olurdu. Düğün sonunda damat düğün salonuna girer, gelinle dans ettikten sonra yeni evlerine götürürdü. Köy kökenli ailelerde ise düğünün ertesi günü "gelin alma" merasimi yapılırdı.
Geleneksel Giysiler:Bölgemize yeni yerleşmiş Sarıkeçili Yörüklerinin yanı sıra; Karakoyunlu, Karakeçili, Yeniosmanlı, Eskiyörük, Honamlı, Töngüçlü, Hayta, Çakalyörük aşiretlerinin iskan etmiş olmasından kaynaklı etkin bir Yörük kültürüyle karşılaşılır. Ancak bölgede yaşayan "Tahtacı" adı verilen Alevi Türkmenlerinin de yöre kültürü üzerinde azımsanamayacak bir etkiye sahip oldukları söylenebilir. Özellikle Kuzeyde bulunan Elmalı ve kuzeybatıda bulunan Kumluca, Finike ilçelerine yerleşen bu Türkmen aşiretleri de kendilerine has kültürel öğelerle bölge kültürüne önemli katkılarda bulunmuşlardır.Korkuteli ilçesi, Teke Bölgesi'nde yer almakta olup, folklorun diğer konularında olduğu gibi müzik aletleri-müzikal yapı ve geleneksel giyim bakımından Yörük (konar-göçer) yaşamın tüm karakteristik özelliğini taşımaktadır. Zamanının çoğunluğunu hayvancılık ve göçle geçiren, avlanan Yörükler, giysilerini hayvansal ürünlerden oluşturmuşlar, doğa koşullarına ve ağır yaşam şartlarına karşı koyabilmek için bedeni koruyacak şekilde olmasına özen göstermişlerdir. Elmalı ilçesi de Korkuteli gibi özellik taşımakla birlikte Tahtacı ve Bektaşi köylerinden kaynaklı kısmi bir Alevi-Bektaşi Türkmen yaşam biçimini karşımıza çıkarmaktadır. Hatta her yıl Haziran ayında yapılan ve büyük bir katılımla gerçekleştirilen "Abdal Musa Şenlikleri" bu yaşayan kültürü daha da önemli kılmaktadır.Antalya'nın Kuzeydoğusunda yer alan İbradı, Akseki ilçeleri Konya kültüründen etkilenmiş olup, müzik yapısında, oyunlarında Konya etkisi göze çarpmakta, yüksek rakım nedeniyle geleneksel giyim tarzının da yine buna göre düzenlendiği görülmektedir.Alanya, Antalya'nın bir kıyı ilçesi olup, tipik Akdeniz iklimi özelliğindedir. Selçukluların kışlık ikametgahı olan Alanya(Alaiye) yerleşik yaşama uzunca bir zaman önce geçmiştir. Ancak Alanya'nın çevresinde, özellikle de yayla köylerinde konargöçer yaşamın izlerine rastlanmaktadır. Alanya merkezde ise iklimin etkisiyle daha rahat ve hafif bir giyim tarzıyla karşılaşılmaktadır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

TEŞEKKÜRLER PAYLAŞIM İÇİN